İNSAN SÖZLÜĞÜ

Yazar: Yusuf Yigit Arslan

Ortak Niyet ve Güveni Siyasette Bulmak Mümkün Mü?

1 Dakika

İnsanlığın varoluş tarihinin yanında bir hiç olan ömrümüzde yaşadığımız coğrafya sebebiyle insanlık tarihine geçecek olaylarla karşılaşıyoruz. Yaşadığımız olaylarda ise coğrafyamızın yöneticileri büyük rol oynuyor. Bizler, toplum olarak yaşadığımız felaketleri, en aza indirgeyecek ya da en rahat şekilde atlatmamıza yardımcı olacak yöneticileri seçmek istiyoruz. Sahip olduğumuzu düşündüğümüz seçme hakkımızı en doğru şekilde kullanmak için olaylar üzerinden çıkarım yapmaya çalışıyoruz. Bu çıkarımlar bazen doğru, bazen yanlış olurken en nihayetinde kutuplaşmamıza sebep oluyor. Kutuplaştıkça da en temel niyetimiz olan mutlu bir yaşam, sadece bir hayal olarak kalıyor. Anlamamız gerekir ki, ortak bir niyete varamadığımız sürece yaptığımız yorumların kimseye faydası olmayacak.

Ülkemizde durdurak bilmeyen olaylar silsilesindeki son gündemimiz ise Meral Akşener’in 6’lı Masadan çekilmesi oldu. Bu olay hakkında birçok yorum ve görüşle karşılaştım. Farklı yorumları okudukça her şeyin daha karmaşık hale büründüğünü fark ettim. Bu kadar belirsiz olan bir olay hakkında da temel niyetimize hizmet edecek yorumu bulmak oldukça zorlaşıyor. Öncelikle bu belirsizliğin sebebini incelemekle çözümlemeye başlayabiliriz. Bir insan davranışını incelerken 3 temel noktaya değinebiliriz; niyet, kişinin davranışı neden gerçekleştirdiğini, üslup, davranışı gerçekleştirme şeklini, esas ise gerçekleştirdiği davranışın hiçbir yorum katılmadan sadece oluşunu, içeriğini ifade eder.

Davranışın esası, herkes tarafından kabul edilen, tarafsız biçimde, sadece objektif olarak davranışı tanımlar. Meral Akşener’in, 6’lı Masanın açıklayacağı ortak Cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olması sebebiyle 6’lı Masadan ayrılması konunun esasını ifade eder. Davranış şekli ise üslubunu ifade eder. Meral Akşener’in 6’lı Masadan ayrılırken kullandığı ifadeler, masadan nasıl ayrıldığını anlatırken, üslubunu gösterir. Günümüzde yalanın kolayca söylenebilmesi, gerçekliğin bulanıklaşması sebebiyle belirlemesi en zor olan nokta ise kişinin sergilediği davranıştaki niyettir. Çeşitli komplo teorilerine kadar varan Meral Akşener’in 6’lı Masadan çekilmesindeki sebep ise niyetini göstermektedir.

Meral Akşener’in davranışının esasının açıkça belli olması, üslubunun da ülkemiz siyasetinde alışık olduğumuz bir şekilde olması sebebiyle niyet konusu üzerinde duracağım. Meral Akşener’in niyetini anlayabilmek, hatta siyasi olayların ardındaki niyeti anlayabilmek için önce insanın yapısını anlamak gerekir. Binlerce yıldır, yenilik ve değişim üzerine kurulu insan yapısını anlamak zor olsa da ortalama süreyle yaşadığımız ömrümüzde insan davranışlarını analiz etmek, ciddi bir gözlem gücü gerektirmektedir. Bir insanın davranışı hakkında yorum yapmak oldukça risklidir. Çünkü yaşam dinamikken, davranışlar sabittir, oldukları anda kalırlar ve ondan sonraki her an mikro düzeyde kişinin algılarında değişimler meydana gelir. Kişinin, o anki davranışının niyetini anlamak için, aynı zamanda kişinin gerçekleştirdiği davranışına sebep olan geçmişindeki olayları da bilmek ve değerlendirmek gerekmektedir. Bu sebepledir ki, tüm bunları bilemeyeceğimizden olaylar hakkında yaptığımız yorumlarda yanılırız ve bu yanılgı üzerine kutuplaşırız. Meral Akşener, Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı sonrasında böyle bir plan yapmış ve böyle bir hamleyle 6’lı Masadan ayrılarak seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın oylarını yükseltmek niyetiyle hareket etmiş olabilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi siyasi partisinden insanların bile istemediği, anketlerde kaybettiği dikkate alındığında ise buna rağmen ortak aday konusunda 5’li Masanın ve Kılıçdaroğlu’nun ısrarcılığı, Meral Akşener’de, zaten yıkılmak istenen bir güç ve koltuk sevdasının tekrar edeceği düşüncesine sebep olmuş ve bunun neticesinde bu şekilde tepkisel hareket etmiş olabilir. Zira, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olma isteğindeki ısrarını anlayamama konusu 6’lı Masayı destekleyenlerin en ortak problemi olabilir. 6’lı Masadaki kararların oy birliği ile alınması ilkesi göz önünde bulundurulduğunda, Meral Akşener’in görüşünün aksine ortak aday kararı alınması ise belirttiğim ikinci niyeti desteklemektedir.

Niyet, üslup ve esastan oluşan bir davranış, etrafında çeşitli olaylara sebep oluyor. Meral Akşener’in niyeti ne olursa olsun, bu kararı, 6’lı Masa’nın oylarının bölündüğünü gösteriyor. Bizler ise kimseye güvenemediğimiz şu günlerde ülkemiz için en doğru kararı vermek ve güzel günleri görmek istiyoruz. Mevcut siyasi sistemde ise niyetlere güvenemedikçe bu durum zorlaşıyor ve imkansızlaşıyor. Anlıyoruz ki, en temel ihtiyacımız ortak bir niyet ve güven. Bir siyasi lidere güvenebilmemiz de onun ‘gücü’ nasıl yönettiğine bağlı. Büyük güç, büyük sorumluluk gerektirdiğinden egosunu, arzularını, kontrol etmeyi öğrenememiş bir liderin geleceğimizi değiştirebileceğini düşünmüyorum. Bunu söylüyorum çünkü Deniz Baykal’ın hakim olamadığı arzuların, güce sahip olma konusunda ısrarcı olan liderlerin ülkemiz siyasetini ve geleceğini nasıl etkilediğine hep birlikte şahit olduk. O halde enerjimizi gerçekleşen olaylar üzerinden kutuplaşmak yerine, ego ve arzularımızı kontrol etmek üzerine harcadığımızda gerçek bir seçim ve değişim üzerinde hakimiyet kuracağız.

Bu yazılar da güzel

Hisler, beyaz ışığı kıran prizmadan çıkan renk spektrumundaki renkler gibidir. Sevgi de bu bağlamda beyaz ışığa benzemektedir. Beyaz ışığı kıran nesneler gibi bedensel varlığımız da sevginin farklı duyguları oluşturmasına, zihin süzgecinden geçen duygularımızın da hislerimizi oluşturmasına sebep olur. Işık ve renkler nasıl ki tüm hayatı anlamlandırmamızı sağlıyorsa, sevgi ve hislerimiz de aynı işlevi görür. Işığı hepimiz görürüz, hissederiz, ancak onu yakalayamayız, sevgi de bu anlamda ışıkla benzerlik göstermektedir. Sevgi, tanımı oldukça zor olan ama kolayca hissedilebilen, tanımı herkesçe değişebilen ancak deneyimine herkesin ulaşamadığı bir kavramdır. Tüm renklerin bir araya gelmesinden oluşan beyaz ışık da bize yalnızca hislerimizi paylaşıp birbirimizle empati kurduğumuzda, kısaca bir bütünün parçası olduğumuzu anladığımızda gerçek anlamda sevgiyi deneyimleyebileceğimizi anlatıyor.
Depremin üzerinden 1 yıl geçti. Gözyaşlarımız hala kurumadı. Ancak gözyaşlarımız, bizi dönüştürmüyorsa boğmaya devam edecektir. Bu yüzden depremin 1.yılında hayatını kaybeden masum insanlara, hatalarımızdan ders aldığımızı göstermek için yalanla ilişkimizi gözden geçirelim. Sadece insanlara söylediğimiz yalanlara değil, kendimize söylediklerimize de. Kabul edemediğimiz karanlığımıza, baskı anında anı kurtarmak için söylediklerimize… Yalan söyleyeceğimiz sırada bir dakika durup, nefes alıp gerçeği ertelemeden yüzleşelim. Aksi takdirde gerçeği ertelediğimiz her an büyük yıkımlara hazır olmamız gerekecektir. Çünkü ertelenen her şey büyür.
İnsanlığın varoluş tarihinin yanında bir hiç olan ömrümüzde, yaşadığımız coğrafya sebebiyle insanlık tarihine geçecek olaylarla karşılaşıyoruz.
5 Dakika

Ya da bu yazıyı yorumlayın